جَنَّةُ الْمَأْوٰ

Cemaatle Namaz

 

CEMÂ’AT  İLE  NAMÂZ

 
Namâzda, en az iki kişiden birinin imâm olması ile cemâ’at meydâna gelir. Beş vakt namâzın farzlarını cemâ’at ile kılmak, erkeklere sünnetdir. Cum’a ve bayram namâzları için cemâ’at farzdır. Cemâ’at ile kılınan namâzlara dahâ çok sevâb verildiği hadîs-i şerîflerde bildirilmekdedir. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Cemâ’at ile kılınan namâza, yalnız kılınan namâzdan yirmiyedi kat fazla sevâb verilir.) Yine buyurdu ki: (İyi bir abdest alıp, mescidlerden birine cemâ’at ile namâz kılmak için gidenin, Allahü teâlâ, her adımına bir sevâb yazar ve her adımında amel defterinden bir günâhı siler ve Cennetde onu bir derece yükseltir).
 
Cemâ’at ile kılınan namâz, müslimânlar arasında birliği berâberliği sağlar. Sevgi ve bağlılığı artdırır. Cemâ’at toplanıp birbirleriyle sohbet ederler. Dert ve sıkıntıları olanlar, hastalar bu sâyede kolayca ortaya çıkar. Cemâ’at, müslimânların tek kalb, tek vücûd gibi olduklarının en güzel nümûnesidir. Hasta, felçli, bir ayağı kesik olanın, yürüyemiyen ihtiyârların
ve a’mânın cemâ’ate gitmesi şart değildir. Cemâ’at ile kılınan namâzda kendisine uyulan kimseye “İmâm” denir. İmâmlığın ve buna uyup cemâ’at olmanın şartları vardır.
 
İmâmlığın Şartları
İmâm olmak için altı şart lâzımdır. Bu şartlardan biri bulunmadığı bilinen imâmın arkasında kılınan namâz kabûl olmaz.
 
1 — Müslimân olmak. Ebû Bekr-i Sıddîk ve Ömer-ül Fârûkun “radıyallahü anhümâ” halîfe olduğuna inanmayan, mi’râ-
ca, kabr azâbına inanmayan imâm olamaz.
2 — Bülûğ yaşında olmak.
3 — Akllı olmak. Serhoş ve bunak imâm olamaz.
4 — Erkek olmak. Kadın, erkeklere imâm olamaz.
5 — Hiç olmazsa, Fâtiha-yı şerîfe ile, bir âyeti doğru okuyabilmek. Bir âyeti ezberlememiş olan ve ezberlese de, tecvîd ile okuyamıyan, nağme yapan kimse imâm olamaz.
6 — Özrsüz olmak. Özrü olan, özrü olmayanlara imâm olamaz. İmâmın, Kur’ân-ı kerîmi tecvîd ile okuması lâzımdır. Kırâeti güzel demek, tecvîd ile okumak demekdir. Namâzın şartlarına ehemmiyyet vermeyen imâmların arkasında namâz kılınmaz. 
 
(Sâlih ve fâcir arkasında namâz kılınız) hadîs-i şerîfi, câmi’ imâmları için değil, Cum’a kıldıran emîrler, vâlîler içindir.
  • İmâmlığa en lâyık kimse, sünneti [ya’nî din bilgilerini] en iyi bilen kimsedir. Bunda eşit olanlar olursa, Kur’ân-ı kerîmi en iyi okuyan imâm olur. Bu da eşitse, takvâsı ziyâde olan imâm olur. Yine eşitlik olursa, yaşı ilerlemiş olan tercîh edilir. 
  • Köle, bedevî, fâsık, a’mâ ve zinâ çocuğunun imâmeti, mekrûhdur.
 
  • İmâm cemâ’ate usanç verecek ve onları sıkacak şekilde namâzı uzatmaz. 
 
  • Kadınların yalnız başlarına cemâ’at ile kılmaları mekrûhdur.
 
  • Tek şahs ile kılacak olan imâm, onu sağ tarafında durdurur. İki kişiye imâm olacaksa, önlerine geçer. Erkeklerin kadına, çocuğa uymaları câiz değildir.
 
  • İmâmın arkasında erkekler saf bağlar, sonra çocuklar ve onların arkasında da kadınlar saf bağlar.
 
  • İmâm kadınlara da imâmete niyyet etmişse, aynı namâzda bulunan bir kadın, bir erkekle aynı hizâda namâza durursa, erkeğin namâzı bozulur. Eğer imâm bu kadına imâmeti niyyet etmemişse, yanında durduğu erkeğe zarâr olmaz. Ancak kadının namâzı câiz olmaz.
 
  • Ayakda namâz kılanın, otururken kılana uyması câizdir.
 
  • Mukîm olan seferî imâma uyabilir. Farz kılan, nâfile kılana uyamaz. Nâfile kılan, farz kılana uyabilir.
 
  • İmâma uyup namâz kıldıkdan sonra, imâmın abdestsiz olduğunu bilen kimse namâzını iâde eder.
 
  • Regâib, Berât ve Kadr namâzlarını cemâ’at ile kılmak mekrûhdur.
 
  • Cemâ’at istese de, imâmın farz kıldırırken kırâeti ve tesbîhleri sünnetden fazla okuması tahrîmen mekrûhdur.
 
  • İmâma rükü’da yetişemiyen o rek’ati imâmla kılmış olmaz. 
 
  • İmâm rükü’da iken gelen, niyyet eder ve ayakda tekbîr getirip, namâza girer. Hemen rükü’a eğilip, imâma uyar. Rükü’a eğilmeden, imâm rükü’dan kalkarsa rükü’a yetişmemiş olur.
 
  • İmâmdan önce rükü’a eğilmek, secdeye gitmek veyâ önce kalkmak tahrîmen mekrûhdur.
 
  • Farz namâzları kılınca, safları bozmak müstehabdır.
 
  • Bir mü’min beş vakt namâzını, hergün cemâ’at ile kılsa, bütün Peygamberlerle “aleyhimüsselâm” kılmış gibi sevâba nâil olur.
 
  • Cemâ’at ile kılınan namâzın bu kadar fazîleti, imâmın namâzı kabûl olduğu takdîrdedir.
 
  • Bir kimse, cemâ’ati özrsüz terk etse, o şahs Cennet kokusu duyamaz. Cemâ’ati özrsüz terk edenler, dört kitâbda mel’un diye vasflandırılmışlardır.
 
  • Beş vakt namâzı cemâ’at ile kılmağa gayret etmelidir. Kıyâmet günü Allahü teâlâ hazretleri yedi kat yerleri, yedi kat gökleri, Arşı, Kürsîyi ve bütün mahlûkâtı terâzînin bir tarafına koysa, şartları gözetilerek cemâ’at ile kılınan bir vakt namâzın sevâbını diğer tarâfa koysa, cemâ’at ile kılınan namâzın sevâbı dahâ ağır gelir.
     
İmâma uymanın doğru olabilmesi için, on şart vardır

1 — Namâza dururken, tekbîri söylemeden önce, imâma uymağa niyyet etmekdir. “Uydum hâzır olan imâma” diyerek kalbinden geçirmek lâzımdır.
 
2 — İmâmın, kadınlara imâm olmağa niyyet etmesi lâzımdır. Erkeklere imâm olmağa niyyet etmesi lâzım değildir. Fekat niyyet ederse, kendisi cemâ’atin sevâbına da kavuşur.
 
3 — Cemâ’atın topuğu, imâmın topuğunun gerisinde olmalıdır.

4 — İmâm ile cemâ’at aynı farz namâzı kılması lâzımdır.

5 — İmâm ile cemâ’at arasında kadın safı bulunmaması lâzımdır.

6 — İmâm ile cemâ’at arasında kayık geçecek kadar nehr ve araba geçecek kadar yol bulunmaması lâzımdır.

7 — İmâm veyâ cemâ’atden birini görmeğe veyâ sesini duymağa elverişli penceresi olmayan dıvar arada bulunmamalıdır.

8 — İmâm hayvanda, cemâ’at yerde veyâ bunun tersi olmamalıdır.

9 — İmâm ile cemâ’at yapışık olmayan iki gemide bulunmaması lâzımdır.

10 — Başka mezhebdeki imâma uyan cemâ’atin namâzlarının sahîh olması için iki rivâyet vardır

Birinci kavle göre, cemâ’atin kendi mezheblerine göre namâzı bozan bir şeyin, imâmda bulunduğunu bilmemesi lâzımdır.

İkinci kavle göre, kendi mezhebine göre namâzı sahîh olan imâma, başka mezhebde olanlar da uyabilir. Bu kavle göre kaplama ve dolgusu olan imâma uymak câiz olur.
 
Cemâ’at bir kişi ise, imâmın sağ yanında hizâsında durur. Solunda durması mekrûhdur. Arkasında durması da mekrûh olur.

Ayağının topuğu, imâmın topuğundan ileri olmazsa, namâzı sahîh olur.

İki veyâ dahâ çok kişi ise imâmın arkasında durur.

İmâmla birlikde, yalnız kılar gibi kılınır. Ancak, ayakda iken imâm içinden okusa da, yüksek sesle okusa da, cemâ’at bir şey okumaz. [Şâfi’î mezhebinde, imâmla birlikde cemâ’at de sessizce Fâtiha okur.] Yalnız, birinci rek’atde (Sübhâneke) okur.
 
İmâm, yüksek sesle Fâtihayı bitirince, cemâ’at yavaşça (âmîn) der. Bunu yüksek sesle söylememelidir. Rükü’dan kalkarken, imâm (Semi’allahü limen hamideh) deyince, cemâ’at yalnız (Rabbenâ lekel hamd) der. Sonra eğilirken (Allahü ekber) diyerek, imâmla birlikde cemâ’at de secdeye yatar. Rükü’da, secdelerde ve otururken yalnız kılar gibi cemâ’at de okur.
 
Vitr namâzı, Ramezânda cemâ’at ile kılınır. Başka zemânlarda yalnız kılınır.
 
Mesbûkun namâzı 

İmâma uyanlar dört çeşitdir. Bunlar, (Müdrik), (Muktedî), (Mesbûk) ve (Lâhık)dır.
 
Müdrik, iftitâh tekbîrini imâm ile birlikde alana denir.

Muktedî
, iftitâh tekbîrine yetişemiyene denir.

Mesbûk, imâma birinci rek’atde yetişemiyene denir. 

Lâhık, iftitâh tekbîrini imâm ile berâber almış, fekat sonra, kendisinde abdestini bozan bir hâl meydâna geldiğinden, abdest alıp, tekrâr imâma uymuş olana denir. Bu kimse, yine evvelce olduğu gibi, kırâetsiz, rükü’ ve secde tesbîhlerini söyleyerek namâzını kılar. O kişi, eğer dünyâ kelâmı söylememiş ise, imâmın ardında gibidir. Fekat, câmi’den çıkdıkdan sonra, yakın bir yerde abdestini almalıdır. Zirâ, çok ileriye giderse namâzı bozulur da denildi.

Mesbûk, ya’nî imâma birinci rek’atde yetişemiyen bir kimse, imâm iki tarâfa da selâm verdikden sonra, ayağa kalkarak yetişemediği rek’atleri temâmlar. Kırâetleri birinci, sonra ikinci, sonra üçüncü rek’at kılıyormuş gibi okur. Oturmağı ise dördüncü, üçüncü ve ikinci rek’at sırası ile, ya’nî sondan başlamış olarak yapar.

Meselâ; yatsının son rek’atine yetişen kimse, imâm selâm verdikden sonra kalkıp, birinci ve ikinci rek’atde Fâtiha ve sûre okur. Birinci rek’atde oturur. İkincide oturmaz.
 
Beş şeyi imâm yapmazsa, cemâ’at de yapmaz:

1 — İmâm kunût okumazsa cemâ’at de okumaz.
 
2 — İmâm bayram namâzlarındaki tekbîrleri yapmazsa, cemâ’at de yapmaz.
 
3 — İmâm, dört rek’atli namâzın ikinci rek’atinde oturmazsa, cemâ’at de oturmaz.
 
4 — İmâm secde âyeti okuyup, secde etmezse cemâ’at de etmez..
 
5 — İmâm secde-i sehv etmezse cemâ’at de etmez.

Dört şeyi imâm yaparsa, cemâ’at yapmaz:
 
1 — İmâm ikiden çok secde yaparsa, cemâ’at yapmaz.
 
2 — İmâm bayram tekbîrini, bir rek’atde üçden çok yaparsa, cemâ’at yapmaz.
 
3 — İmâm cenâze namâzında, dörtden çok tekbîr yaparsa cemâ’at yapmaz.
 
4 — İmâm beşinci rek’ate kalkarsa, cemâ’at kalkmaz, imâmı bekler, beraber selâm verirler.
 
On şeyi imâm yapmazsa, cemâ’at yapar:

1 — İftitâh tekbîrinde el kaldırmak.
2 — Sübhâneke okumak.
3 — Rükü’a eğilirken, tekbîr getirmek.
4 — Rükü’da tesbîh okumak.
5 — Secdelere yatıp, kalkarken tekbîr söylemek.
6 — Secdelerde tesbîh okumak.
7 — Semi’allahü demezse, rabbenâ lekel-hamd demek.
8 — Ettehıyyâtüyü sonuna kadar okumak.
9 — Namâz sonunda selâm vermek.
10 — Kurban bayramında, yirmiüç farzdan sonra selâm verir vermez, tekbîr okumakdır. Bu yirmiüç tekbîre, teşrîk tekbîrleri denir.
 
İFTİTÂH TEKBÎRİNİN FAZÎLETLERİ

Bir kimse, iftitâh tekbîrini imâm ile berâber alırsa, sonbahâr günlerinde, ağaçların yaprakları, rüzgâr estikçe ne şekilde dökülürse, o kişinin günâhları da öylece dökülür.
 
Birgün , Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” namâz kılarken, bir kimse sabâh namâzında, iftitâh tekbîrine yetişemedi. Bir kul âzâd etdi. Ondan sonra gelip Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” sordu: “Yâ Resûlallah! Ben bugün, iftitâh tekbîrine yetişemedim. Bir kul âzâd etdim. Acabâ iftitâh tekbîrinin sevâbına nâil olabildim mi?” Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Ebû Bekr-i Sıddîka “radıyallahü anh”, (Sen ne dersin, bu iftitâh tekbîrinin hakkında?) diye sordu. Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh” buyurdu ki, (Yâ Resûlallah! Kırk deveye mâlik olsam, kırkının da yükü cevâhir olsa, cümlesini fakîrlere tasadduk etsem, yine imâm ile berâber alınan iftitâh tekbîrinin sevâbına nâil olamam). Ondan sonra, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Yâ Ömer! Sen ne dersin, bu iftitâh tekbîrinin hakkında?) dedikde, Hazret-i Ömer “radıyallahü anh”, (Yâ Resûlallah! Mekke ve Medîne arası dolu devem olsa ve bunların yükleri cevâhir olsa, cümlesini fakîrlere tasadduk etsem, yine imâm ile berâber alınan iftitâh tekbîrinin sevâbına nâil olamam) dedi. 
 
Ondan sonra, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Yâ Osmân! Sen ne dersin, bu iftitâh tekbîri hakkında?) dedikde, Hazret-i Osmân zin-nûreyn “radıyallahü anh” (Yâ Resûlallah! Gece iki rek’at namâz kılsam, her birinde, Kur’ân-ı azîm-üş-şânı hatm eylesem, yine imâm ile berâber alınan iftitâh tekbîrinin sevâbına nâil olamam) dedi.
 
Ondan sonra, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hazretleri, (Yâ Alî! Sen ne dersin, bu iftitâh tekbîri hakkında?) dedikde, Hazret-i Alî “kerremallahü vecheh”: (Yâ Resûlallah! Magrib ile maşrik arası küffâr ile dolu olsa, Rabbim bana kuvvet verse, cümlesi ile harb etsem, yine imâm ile alınan iftitâh tekbîrinin sevâbına nâil olamam) dedi.
 
Ondan sonra, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hazretleri: (Ey benim ümmet ve Eshâbım! Yedi kat yerler ve yedi kat gökler kâğıd olsa ve deryâlar mürekkep olsa ve bütün ağaçlar kalem olsa ve bütün melekler kâtip olsalar ve kıyâmete kadar yazsalar, yine imâm ile alınan iftitâh tekbîrinin sevâbını yazamazlar) diye buyurdu.


 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol