Fatiha Tefsiri
Hacı Bektaş-ı Veli (K.S.A.) (Sadeleştirilmiş, Transkribe Edilmiş Asıl Metin)Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla, Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’adır. Salât ve selâm onun en hayırlı yarattığı Muhammed’in (a.s.) ve onun bütün ehlinin üzerine olsun.
Bundan sonra, âlemin, ayın on dördü gibi aydınlık ve en yüksek mevkide olanı, insanlığın efendisi, bütün varlıklara mucize olarak gönderilen, bütün kâinatın en büyüğü en yücesi ve ümmetinin bağışlanmasına aracı olan ve kıyamet gününde ümmetine baş olan ve temiz olanların en yücesi ve vefa kubbesinin ay yüzlüsü, temiz ve sofiliğin evveli ve başlangıcının en iyisi, başı, reisi, mevcudatın bütün varlıkların en şereflisi, âlemlerin sevinci, insanlığın en iyisi ve zamanın tamamlayıcısı son peygamber, bütün varlık âlemi içinde en seçkin olan kendisine tesbin edilen ve yüce hikmetlerinin ululuk sıfatına mahsus olan yüceltilmiş, arınmış, seçilmiş olan Muhammed Mustafa, (a.s.) Allah’ın selamı onun, ehlinin, dostlarının, eşlerinin, soyundan gelenlerin, hidayet veren mürşitlerin ve doğru yolu bulan halifelerin üzerine olsun.
Bundan sonra; O, (Hz. Muhammed) inci gibi. değerli sözleriyle, şeker ağzından buyurur ki: “O gece kendisine teşbih edilen Hak beni Mi’râc’a çağırdı. Dördüncü kat göğe yükseldiğimde, vardığımda gür bir ses işittim. O sesin heybetinden bütün melekler yüzükoyun secdeye vardılar. Kardeşim Cebrail Aleyhisselâma sordum: “Ey kardeşim bu ses neyin sesidir?”
Cebrail Aleyhisselâm cevap verdi: “Şöyle bil ki Ey Allah’ın Resulü, Yüce Allah Cehennem’de bir kuyu yarattı ona Gayya adını verdi. O kuyuyu bin yıl kızdırdılar, kapkara oldu. Bin yıl daha kızdırdılar, kıpkızıl oldu. Ve (Allah) yine buyurdu, (bunun üzerine) bin yıl daha kızdırdılar, bembeyaz oldu. Daha sonra Allah o kuyunun içinde bir yılan yarattı. Eğer onun ağzından bir damla zehir dünya denizlerine düşseydi, bütün denizlerin tamamını onun zehri kaplardı. O kuyuyu kızdırırlarken kuyudan bir taş koptu. O zaman henüz Âdem Peygamber (a.s.) yaratılmamıştı. O taş daha yeni düştü. Bu ses onun sesidir.”
Hazreti Resul (a.s.) sordu: “Ey kardeşim Cebrail! O kuyuyu ne kadar dehşetli tasvir ettin? Orası kimlerin yeridir? Gönlüm korktu.”
Cebrail cevap verdi: “Hak Teâlâ kelâm-ı kadîminde Kur’ân’da onun özelliklerini buyurdu. Kavlehû Teâlâ “fesevfe yülkavne gayyen” yani artık yakında gayy cehennemde en alt bölüm) ile karşılaşacaklar. Ayrıca bir yerde daha buyurdu “kad tebeyyene’r-ruşdü mine’l-ğayy.” Yani Doğru yol sapkınlıktan, Hak batıldan ayrılıp belli olmuş. Ey Allah’ın Resûlu! bu kuyu Hak Teâlâ’nın nimetlerini yiyip de dünyaya dalan beş vakit namazı kılmayan kişilerin yeridir.”
Hazreti Resul söyledi: “Men terake’s-salâte müteammiden fekad kefera” yani kim namazı kasten terk ederse küfre girmiş olur. Namaz dinin direğidir, şükrüdür. Her kim Hak Teâlâ’nın nimetlerine yese namaz kılsa onun nimetleri artar. Nitekim başka bir yerde Yüce Hak Kur’ân’da şöyle buyurur: “Velein şekertüm le ezîdenneküm” yani “kim nimete şükretmezse o nimet ondan alınır.” Bu da “velein kefertüm inne azâbî le şedîdün” (Ama nankörlük ederseniz haberiniz olsun ki azabım pek şiddetlidir) ayetiyle buyurulmuştur. Ayrıca şöyle bil ki “Her kim namazı kılmasa dini yoktur.” Kendisine teşbih edilen Yüce Allah Musa Peygambere (a.s.) münâcâtı Tur dağında verdi. İbrahim Peygambere (a.s.) münâcâtı, ateş içinde verdi. Yunus peygambere (a.s.) münâcâtı balık karnında verdi. Yusuf peygambere (a.s.) münâcâtı kuyu içinde verdi. Ve iki cihanın övüncü Muhammed Mustafa’ya (a.s.) münâcâtı gökler içinde verdi. Ümmetine münâcâtı namaz, mescitler içinde verdi. Her kim namaz kılsa Yüce Allah ile konuşmuş gibidir, kendisinden Tanrı’ya övgülerde sunar her kişi kim namaza girse “Allahuekber” dese yani ey Yüce Tanrı, ilâhî en büyüksün, “Ben günah denizine düştümse sen çıkar” der. Ayrıca namaza başlayıp “eûzübillâhi” dese yani “Sen Tanrı’ya sığındım” dese, Yüce Hak der: “Ey kulum kimden korkarsın?”
Kul söyler: “Mine’şeytânirracîm” yani ol sürülen şeytandan ve devlerden. Yine “Bismillâhı” söylese yani Allah’ın adıyla başladım. “Errahmânirrahîm” onun gibi, Allah ki şefkatli ayrıca esirgeyici ve bağışlayıcıdır. Yine “elhamdülillah” deyip başlayınca yani kul, “şükür Tanrı’ya, şükür olsun” deyince Hak sorar: “Nasıl bir Tanrı’ya şükredersin?”
Kul: -”Âlemlerin Rabbi olan âlemleri yaratan ve besleyen Tanrı’ya şükrederim.” diye cevap verir ve devam eder: Errahmânirrahîm yani “Ey Rabbim bana rahmet et beni bağışla.” Bunun üzerine yaratıcı sorar: “Nerede rahmet edeyim ve neyi bağışlayayım?”
Kul cevap verir: “Mâliki yevmi’d-dîn” yani ol ceza ve mükâfat gününde yargılayıcı olacaksın o anda rahmet et ve orada Cenneti bağışla. Kul yine söyler: “İyyâke na’büdü” yani; ‘sana taparız’ ve “iyyâke nestaîne” ‘ancak senden yardım dileriz’. Yaratıcı sorar: “Benden nasıl bir yardım dilersin?”
Kul cevap verir: “İhdine’s-sırâta’l-mustakîm” bizi doğru yola ulaştır. Sırâtallezîne şu kişilerin yoluna ulaştır ki en amte aleyhim sen onların nimetlerini artırdın. Gayri’lma’dûbi aleyhim Bizi öfkelendiklerinden veladdâllîn azgınlardan kılma, amin. Yaratıcı buyurdu: “Ey kulum Mü’minler için Fatiha’yi okumak Allah ile konuşmak gibidir. Siz bir dünya beyiyle konuştuğunuz zaman sevinirsiniz. Peki o padişahlar padişahıyla konuşmak sizi niçin sevindirmez? Neden ibadet ve kullukla meşgul olmuyorsunuz?” Ayrıca bilin ki Elhamdülillah Suresi yedi ayettir. Kim ki bu yedi ayeti okusa Hak Tealâ onu yedi cehennemden azat eylesin. Ayrıca şu şekilde rivayet ederler ki: Hak Teala tarafından Hazreti Resulullah’a (a.s.) Fatiha Suresi indiğinde lanetlenmiş İblis yastuttu ve çok ağladı. Şeytana tâbi olanlar, askerleri başına toplanıp niçin ağladığını sordular. Şeytan onlara şu şekilde cevap verdi: “Daha ne olsun. Bugün Muhammed’e Fatiha Suresi indi. Muhammed ümmeti bu sureyi okuduğunda Cennet’e gireceklerdir artık ben onlara güç yetiremem onları azdıramam, diye ağlıyorum.” Ey Mü’minler size müjde olsun ki bir kimse doğruluk ve samimiyetle iman etse, peygamberi hak bilse, namaz kılsa, Hak Teâlâ cehennem ile onun arasında yetmişbin rahmet perdesi koyar. Her perdenin aralığı yetmiş bin yıllık yol olmuştur. Bir hikâyede şöyle rivayet edilir: Rum Kayseri Muaviye’ye mektup göndererek sorar: “Kur’ân’da hangi surede yedi harf yoktur?” Muaviye aciz kalır. Hz. Ali’nin huzuruna gelir ve sorar: “Ey Ali, Kur’ân’da kendisinde yedi harf olmayan hangi suredir?”
Hz. Ali söyler: “Elhamdülillah Suresi’dir.
Evvel se’dir. Cehennemin bir adı Sübûr’dur. Elhamdü Suresi’ni okuyan Sübûr’dan âzâd olur.
İkinci cim’dir. Cehennem adına işaret eder. Elhamdü Suresini okuyan cehenneme girmesin. Üçüncü hı’dır. Cehennemin bir adı Hâviye’dir. Elhamdü Suresini okuyan Hâviye’ye girmesin.
Dördüncü zı’dır. Cehennemin bir adı Zakkum’dur. Elhamdü Suresini okuyan Zakkum’a girmesin.
Beşinci şın’dır. Cehennemin bir adı Şirktir. Elhamdü Suresi’ni okuyan Şirk’e girmesin.
Altıncı zî’dır. Cehenneminbir adı Lezzâ’dır. Fatiha Suresi’ni okuyan Lazzâ’ya girmesin.
Yedinci fe’dir. Cehennemin bir adı Firaktır. Elhamdü Suresini okuyan Firâk’a girmesin. Yüce Allah’ın izniyle daima rahata ulaşsın.”
Hikâye: Enes bin Malik şöyle rivayet eder; Hazreti Resûlullah Aleyhisselâma “Fâtiha’nın sevabı ne kadardır?” diye sordum. Resul buyurdu: “Ey Enes, ben Cebrail’e sordum, Cebrâîl, Mikâîl’e sordu. Mikâil, İsrafil’e sordu. İsrafil, Levh’e sordu. Levh kaleme sordu. Kalem cevap verdi: “Ey Levh, Hak Teâlâ yeryüzünü yarattıktan sonra nida geldi”: “Yaz ey kalem!” Ben cevap verdim: “İlâhî, ne yazayım?” Nida geldi: “Elhamdü Suresini yaz. Rabb’il âlemîn’i yazdığımda bundan bir nur sıçradı arşa dokundu. Arş iki parça oldu. Bir parçasından bütün melekleri yarattı diğer parçasından sekiz cenneti yarattı. Yine nida geldi: “Yaz ey kalem!” Ben sordum: “İlahi neyi yazayım?” Nida geldi: “Errahmânirrahîm”i yaz!” Yazdım. Benden bir nur sıçradı arşa dokundu. Rahmet denizini bundan yarattı. Mü’minlerin canıyle ilgili bir nida geldi. “Yaz ey kalem!” Ben sordum: “- Ey Rabbim ne yazayım?” Nida geldi: “Mâlikiyevmiddîn”i yaz!” Yazdım. Benden bir nur sıçradı. Arşa dokundu. Bundan, kâfirlere hak ettikleri karşılığı vermek için adalet denizini yarattı. Yine nida geldi: “Yaz ey kalem!” Ben: “Ne yazayım?” diye sordum: “İyyâke na’büdü ve iyyâke nestaîn’i yaz!” Yazdım, bundan bir nur sıçradı. Arşa dokundu. Tevhid denizini ondan yarattı. Yine nida geldi: “Yaz ey kalem!” “Ne yazayım?” diye sordum: “İhdine’s’sırâtal-müstakîm’i yaz!” diye nida geldi. Yazdım benden bir nur sıçradı. Arşa dokundu “şarâban tahûr”ı ondan yarattı. Yine nida geldi: “Yaz ey kalem!” Ben “Ne yazayım” diye sordum: “Sırâtallezîne enamte aleyhim’i yaz!” diye hitap geldi. Sonra yazdım. Bundan bir nur sıçradı. Arşa dokundu. Rızk ondan yaratıldı. On sekiz bin âlem halkına rızk vermek için yine nida geldi: “Yaz ey kalem!” Ben: “Ne yazayım?”diye sordum: “Gayri’l-mağdûbi aleyhim yaz!” diye nida geldi. Sonra yazdım bundan zulmet sıçradı. Bin yıl havada asılı kaldı. Sonra tekrar indi. Kıyamet günü ondan yaratıldı. Yine nida geldi: “Yaz ey kalem!” Ben: - “Ya Rabbi ne yazayım?” dedim. Yüce hitabından: “Veladdâllîn yaz!” işitildi. Sonra yazdım. Bundan bir parça ateş sıçradı. Bin yıl havada asılı durdu. Sonra tekrar indi. Cehennem ondan yaratıldı. Hak Teâlâ altı nesneyi dost tuttu.
Önce el yıkamayı, ‘(abdest almayı) böyle yaparsa elini neye sürse bereketlenir.
İkinci sabır kılmayı dost tuttu. Nitekim Kur’ân’da Âl-i İmran Suresi 146. ayetin sonunda buyurmuştur: “innAllahe yühıbbu’s-sâbirîn” - Allah yolunda, kendilerine isabet eden şeyler (elem ve sıkıntılar) sebebiyle gevşemediler, zayıflık göstermediler ve boyun da eğmediler. Allah, sabredenleri sever.
Üçüncü, sünnet ve fârîzayı işleyeni dost edindi, cenneti onlara bağışladı, onları cennete atıverdi.
Dördüncü, tevekkül etmeyi dost edindi. Cümle işi bitirmek için bu yol oldu, delili Kur’ân’da “Ve men yetevekkel ale’llâhi fehüve hasbühü” Allah’a dayanıp güvenene Allah kâfidir. - (Talâk,65/3)
Beşinci, şükür kılanı dost edindi. Ni’met artığını ona verdi. Delili Kur’an da “le in şekertüm le ezidenneküm” Eğer şükrederseniz ben nimetlerimi daha da arttırırım. Ve dahi bil ki Fatiha’nın, Elhamdü’nün on adı vardır. Evvel, Fâtihatü’l-Kitâp’dır. İkinci, Ümmü’l-Kur’ân’dır. Üçüncü, Seb’al-Mesâni’dir. Dördüncü Suretü’ş-Şifâ’dır. Beşinci Esâ-su’l-Kur’ân’dır.
Altıncı Temmetü’s-Salât’tır.
Yedinci Suretü’l-Kenz’dir.
Sekizinci Sûretü’l-Medine’dir.
Dokuzuncu Nûr’dur.
Onuncu El-hamdü Suresi’dir. Ayrıca bu on adın her birinde bir rahmet bir hikmet vardır.
Evvel kalem Levh-i Mahfuz yazdı, Rasûlullah da evvel Fatiha yazdı Hazreti Resulullah aleyhi veselleme önce Fatiha nazil oldu. Namazda okudu onun için Fâtihatü’l-Kitâp derler.
İkinci Seb’al-Mesânî diye isimlendirilmesinin sebebi şudur ki her rekâtta bir kere okunur ve yedi ayettir. Hazreti Resulullah Aleyhi vesellem buyurur: “Hak Teâlâ bana hiç bir peygambere vermediği iki nûr verdi. Bunların ilki Fatiha Suresi, ikincisi Bakara Suresi’dir.” (Allah) o kadar Kur’ân (sureleri) gönderdi hiç karşılık istemedi. Fatiha Suresi gediğinde karşılık istedi. Nitekim Kur’ân’da buyurur: “Velekad âtaynâke seb’an mine’l-mesânî ve’l-Kur’âne’l-azîm” Levh-i Mahfuz (Allah’ın takdir ettiği olmuş olacak bütün şeylerin üzerinde yazılı bulunduğu Levha)da “Sûretü’n-Nâs” derler. Bunun anlamı şudur ki: Göklerin esası “Beytü’l-Mâmûr”dur. Yerlerdeki esas Kâbe’dir. Cehennemin esası hâviyedir. Uçmak’ın esası cennetler, bahçelerdir. Ve bütün kitapların esası Kur’ândır. Kur’ân’ın esası Fatiha’dır.
Hazreti Resulullah (selam onun üzerine olsun) buyurur: “Hak Teâlâ Tevrat, İncil ve Zebur’da her ne anlattıysa tamamı Kur’ân’dadır. Kim Fâtihâ’yı doğru ve samimiyetle okursa İncil’i, Zebur’u, Tevrat’ı ve Kur’ân’ı okumuş gibi sevap bulur.”
“Elhamdü” beş harftir. Namaz beş vakittir. Kim bu beş harfi okursa namazda kusuru olsa bu beş harf hürmetine Hak Teâlâ onu af eyleye. Allah üç harftir. Üçü beşe ekle, sekiz harf olur. Kim bu sekiz harfi okusa Yüce Allah sekiz cennet kapısını ona açıverir.
“Rabbi’l-âlemîn” on harftir. On harfi sekize katsan on sekiz olur. Hak Teâlâ on sekiz bin âlemi yarattı. Her kim bu on sekiz harfi okursa on sekiz bin âlem halkı kadar sevap verir.
“Errahmânirrahîm” on iki harftir. On sekiz ilave edin. Otuz harf olur. Sırat Köprüsü otuz bin yıllık yoldur. Her kim bu otuz harfi okusa Sırat’ı yıldırım gibi geçer.
“Mâliki yevmi’ddîn” on iki harftir. Otuza on iki ilave etsen kırk iki harf olur. Kim bu kırk iki harfi okursa kırk iki yıl Hak Teâlâ’ya ibadet etmişçesine sevap bulur.
“İyyâke na’büdü” sekiz harftir. Kırk ikiye eklesen elli harf olur. Kıyamet günü elli bin yıllık yoldur. Nitekim Yüce Allah Kur’ân’da buyurur: “Ve alâ fî yevmin kâne mikdâruhû hamsine elfe senetin” (Melekler ve Ruh onun arşına miktarı elli bin sene olan bir günde yükselirler) her kim bu elli harfi okusa Hak Teâlâ onu Kıyamet işlerinden korusun. Ona gölge versin.
“Ve iyyâke nestaînü” on bir harftir. Elliye eklesen altmış bir harf olur. Teşbih edilen Yüce Allah, altmış deniz yarattı. Bu altmış bir harfi okusa o denizlerin damlası kadar sevap bulur.
“İhdine’s-sırâta’l-mustakîm” on dokuz harftir. Altmış bire eklesen seksen harf olur. Her kim bu seksen harfi okusa seksen yıl oruç tutmuş gibi, geceler boyunca ibadet yapmış gibi sevap bulur.
“Sırâtallezîne en amte aleyhim” on dokuz harftir. Hak Teâlâ’nın doksan dokuz adı vardır. Her kim bu doksan dokuz harfi okursa Hak Teâlâ’nın doksan dokuz isimlerini zikretmiş gibi sevap bulur. Yani şüphesiz cennet ehlidir.
“Gayri’l mağdûbi aleyhim” on beş harftir. Doksandokuza katsan yüz on dört harf olur. Kur’ân dahi yüz on dört suredir. Her kim bu yüz on dört harfi okusa Kur’ân’ın tamamını okumuş gibi sevap bulur.
“Veladdâllîn” on harftir. Yüz on dörde eklesen, yüz yirmi dört olur. Hak Teâlâ’nın yüz yirmi dört bin peygamberi vardır. Her kim bu on harfi okusa, yüz yirmi dört bin civarında peygamber yaratmıştır. Her kim Fatiha Sûresi’nin tamamını düzgünce okursa önceki peygamberlerin mükâfatı kadar sevap bulacaktır. İnşaallahu Teâlâ.
İlâhî, sen bizleri bu sevaplardan mahrum eyleme! Bu metni yazanı, bu metni okuyanı ve bütün Müslümanları da mahrum eyleme. Yâ ilâhî yâ pâdişâhlar pâdişâhı, âlemlerin Rabbi olan Allah’ım, Nebi’nin hürmeti için rahmetinden bizleri esirgeme.