Kuran Edebi
Sûre ve Düâlar Lâtin Harfleri ile Yazılır mı?
Sûreleri ve düâları latin harfleri ile yazmaya uğraşdığımız hâlde, bu mümkin olmadı. Latin harflerine nasıl işâret konulursa konulsun, sûreleri ve düâları doğru okuyabilmek mümkin olmaz. Bunları Kur’ân-ı kerîmdeki harfler gibi okuyabilmek için, bir bilenin okutması ve tekrâr tekrâr alışdırması lâzımdır. Bu alıştırma muhakkak lâzım olduğuna göre, bilen kimseye doğrudan doğruya Kur’ân-ı kerîm harflerini tanıtmak ve öğretmek imkânını ve ni’metini kazandırır. Bu ni’metin büyüklüğünü, dünyâda ve âhıretde fâidesini hadîs-i şerîfler ve fıkh kitâbları uzun uzun anlatmakda, sevâbının çokluğunu bildirmekdedirler.
O hâlde her müslimân, çocuğunu câmi’lere, Kur’ân-ı kerîm kurslarına göndermeli, Kur’ân-ı kerîmin harflerini ve bunların nasıl okunacağını iyice öğretmeli ve bu büyük sevâba kavuşmağa çalışmalıdır.
Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyuruyor ki,
(Hepiniz bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evlerinizde ve emrleriniz altında olanları Cehennemden korumalısınız! Onlara müslimânlığı öğretmelisiniz ! Öğretmez iseniz mes’ûl olacaksınız).
Bir kerre de buyurdu ki,
(Çok müslimân evlâdı, babaları yüzünden Veyl ismindeki Cehenneme gideceklerdir. Çünki, bunların babaları, yalnız para kazanmak ve keyf sürmek hırsına düşüp ve yalnız dünyâ işleri arkasında koşup, evlâdlarına müslimânlığı ve Kur’ân-ı kerîmi öğretmediler. Ben böyle babalardan uzağım. Onlar da, benden uzakdır. Çocuklarına dinlerini öğretmiyenler, Cehenneme gideceklerdir).
Yine buyurdu ki,
(Çocuklarına Kur’ân-ı kerîm öğretenlere veyâ Kur’ân-ı kerîm hocasına gönderenlere, öğretilen Kur’ânın her harfi için, on kerre Kâ’be-i mu’azzama ziyâreti sevâbı verilir ve kıyâmet günü, başına devlet tâcı konur. Bütün insanlar görüp imrenir).
Yine buyurdu ki,
(Bir müslimânın evlâdı ibâdet edince, kazandığı sevâb kadar, babasına da verilir. Bir kimse, çocuğuna fısk, günâh öğretirse, bu çocuk ne kadar günâh işlerse, babasına da o kadar günâh yazılır).
Kur’ân-ı kerîm okurken on edeb lâzımdır:
1- Abdestli ve kıbleye karşı hurmetle okumalı.
2- Ağır ağır ve ma’nâsını düşünerek okumalı. Ma’nâsını bilmeyen
de ağır okumalıdır.
3- Ağlıyarak okumalıdır.
4- Her âyetin hakkını vermeli, ya’nî azâb âyetini okurken,
korkarak, rahmet âyetlerini heveslenerek, tenzîh âyetlerini tesbîh
ederek okumalı. Kur’ân-ı kerîm okumağa başlarken E’ûzü
ve Besmele çekmelidir.
5- Kendisinde riyâ, ya’nî gösteriş uyanırsa veyâ nemâz kılana
mâni’ oluyorsa, yavaş sesle okumalıdır. Hâfızların mushafa
bakarak okumaları, ezber okumakdan dahâ çok sevâbdır. Çünki,
gözler de ibâdet etmiş olur.
6- Kur’ân-ı kerîmi güzel sesle ve tecvîd üzere okumalıdır.
Harfleri, kelimeleri bozarak tegannî etmek harâmdır. Harfler
bozulmazsa, mekrûh olur.
7- Kur’ân-ı kerîm Allahü teâlânın kelâmıdır, sıfatıdır, kadîmdir.
Ağızdan çıkan harfler, ateş demeğe benzer. Ateş demek
kolaydır. Fekat ateşe kimse dayanamaz. Bu harflerin
ma’nâları da böyledir. Bu harfler, başka harflere benzemez. Bu
harflerin ma’nâları meydâna çıksa, yedi kat yer ve yedi kat gök
dayanamaz. Allahü teâlâ kendi sözünün büyüklüğünü, güzelli-
ğini bu harflerin içine saklayarak insanlara göndermişdir.
8- Kur’ân-ı kerîmi okumadan evvel, bunu söyleyen Allahü
teâlânın büyüklüğünü düşünmelidir. Kur’ân-ı kerîme dokunmak
için, temiz el lâzım olduğu gibi, onu okumak için de, temiz
kalb lâzımdır. Allahü teâlânın büyüklüğünü bilmeyen, Kur’ân-ı
kerîmin büyüklüğünü anlayamaz. Allahü teâlânın büyüklüğünü
anlamak için de, Onun sıfatlarını ve yaratdıklarını düşünmek lâ-
zımdır. Bütün mahlûkatın sâhibi, hâkimi olan bir zâtın kelâmı
olduğunu düşünerek okumalıdır.
9- Okurken başka şeyler düşünmemelidir. Bir kimse, bir
bağçeyi dolaşırken, gördüklerini düşünmezse, o bağçeyi dolaş-
mış olmaz. Kur’ân-ı kerîm de, mü’minlerin kalblerinin dolaşacağı
yerdir. Onu okuyan, ondaki acâ’iblikleri ve hikmetleri dü-
şünmelidir.
10- Her kelimeyi okurken ma’nâsını düşünmeli ve anlayıncaya
kadar tekrâr etmelidir.